Sosyal medya paylaşımlarıyla toplumsal dayanışmanın sorumluluğunu üzerimizden atabildiğimiz bu günlerde, saman alevi gibi bir anda parlayıp sönen cılız duruşlarımızın yetersizliğini daha fazla hissettirirken, bir taraftan da benzer sorunlarla karşılaştığımızda dahi, daha kalıcı çözümler için özörgütlü topyekün bir duruşu nasıl beceremediğimizi yüzümüze çarpan I Daniel Blake, toplumcu gerçekçi duruşuyla akıllara kazınan bir film.
Ken Loach, politik duruşunu sinemaya tüm sadeliğiyle yansıtan özel yönetmenlerden biri. Sorry We Missed You (2019) ve Kes (1969) filmleriyle tanıştığım yönetmen, I Daniel Blake filminde de sistemik sorunların birey üzerindeki etkilerini karakter ve durumları ajite etmeden, tüm çarpıcılığıyla anlatıyor.
█ İlgili İçerik: Trajik Kahramanın İnandığı ya da Krizi: Naked
Bürokrasinin Demir Kafesinde Yaşamak: I Daniel Blake
Daniel Blake, yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle çalışamayacak durumda olduğunu devlete ispatlamaya çalışan bir marangozdur. Kalp rahatsızlığının çalışmaya engel teşkil ettiğini anlatabilmek adına onlarca sayfa form doldurarak başladığı süreç, sonuca ulaşmak yerine gittikçe daha karmaşık ve içinden çıkılamaz bir bürokratik işlemler yumağına döner. Devlet tarafından görevlendirilmiş taşeron bir şirketin, kişilerin sorunlarını çözmek yerine öteleyerek, olası ödemelerini geciktirmek adına bireyleri Max Weber’in Demir Kafes’ine hapsettiği kurbanlarından sadece biridir Daniel Blake.
Neoliberalizm ya da post-kapitalizm afili isimleriyle adlandırılan yaşadığımız dönemin, devlet tarafından sözde yaşam kalite ve güvencelerinin arttırılması şiarıyla anılması, pratikte de benzer olumlu sonuçlara ulaşılabileceği anlamına gelmez. Şirket-Devlet ortak çıkarlarıyla toplumun sorularına çözüm bulmak yerine bireyin varlığını yok sayan uygulamalar, George Orwell’in 1984 romanındaki bakanlık isimleri gibi, de facto yapılanların tam tersi şeklinde adlandırılmasını anımsatmaktadır. Meta olarak yeniden var edilen toplum, bir taraftan değerli olduğu söylemleriyle kuşatılırken, bir taraftan da “Üzgünüz, şu anda tüm operatörlerimiz meşgul.” denilerek 1 saat 48 dakika boyunca telefonda klasik müzik dinletilerek bekletilen yüz binlerce Daniel Blake’in toplamından ibarettir. Bu sürenin sonunda ise her birimizin sorunu, çözümlenmek yerine sadece ekrana not düşülerek ötelenir.
Daniel, haklılığını devlete ispatlamak adına yardım almaya çalıştığı taşeron kurumda kendisi gibi muzdarip bir durumda olan Katie ile tanışır. Katie, iki çocuğuyla yeni yaşayacağı şehre taşındıktan sonra gerekli desteği zamanında alamayan bir diğer mağdur karakterimizdir. Katie’nin kurumda yaşadığı zorluğa tanık olan Daniel, Katie’yi tanımak ve ona yardımcı olabilmek için kolları sıvar; Katie’nin evindeki tüm tamirat işlerine yardımcı olurken bir taraftan da aralarında sıkı bir dostluk gelişecektir. Fakat Katie’nin tek sorunu maddiyat değildir.
İki çocuğuyla birlikte yaşamaya çalışan Katie, küçük oğlu Dylan’ın agresif davranışlarıyla da baş etmek zorundadır. İçinde bulunduğu koşullar nedeniyle kendini yetersiz bir ebeveyn olarak hisseden Katie, Daniel’in de yardımıyla hem yeniden hayata tutunmaya çalışacak hem de Dylan için yardım alacaktır. İyi bir vatandaş ve iyi bir marangoz olmasının yanı sıra, Dylan’a olan yaklaşamıyla onun daha sakin bir çocuk olmasına katkıda bulunan Daniel, çocuklarla kurduğu kaliteli iletişimiyle de göz doldurmaktadır. Dylan’ın agresyonunu küçük tahta oyuncakların yapımını öğreterek azaltan ve özgüvenini arttıran, böylece kendini ifade etmesinin de yolunu açan Daniel, bir taraftan da Katie’nin kızı Daisy ile uyumlu bir diyalog geliştirecektir.
Ne yazık ki, Daniel ve Katie’nin aralarında geliştirdikleri sıkı dostluk hayata tutunmaları için yeterli olmayacak, birbirlerine karşı dürüst ilişkileri, içinde bulundukları çıkmazlar dolayısıyla sekteye uğrayacaktır. Devletten gerekli desteği alamayan Katie’nin, akşam yemeğine davet ettiği Daniel’a boş bir tabak vermemek için kendisinin tok olduğunu söyleyecek zarafeti, ertesi gün gittikleri food bank’ten yiyecek alırken yaşayacağı utanç verici durumu telafi edemeyecektir. Yiyecek reyonlarının arasında dolaşırken açlığa daha fazla dayanamayan Katie, açtığı bir konserveyi gizlice yemeye çalışırken görevli tarafından yakalanacaktır. Bu sahne, sistemin bireyleri kendine özsaygısı kalmayacak kadar nasıl erittiğinin en çarpıcı örneklerinden biridir. Yardım edilecek yoksulları, ortadan kaldırılmış yoksulluğa [1] tercih eden sistem, örselenen bireyin asıl sorumlusudur.
Elinden geleni yapmasına rağmen bir çıkış yolu bulamadıktan sonra, nasıl ki Daniel’in komşusu China kaçakçılığa başladıysa, Katie de çözümü seks işçiliğinde bulacaktır. Hukuki, politik ve toplumsal tüm mecralarda tukaka edilen ve bireylerin maddi ve manevi yaptırımlarla karşılaşmasına neden olan bu seçimlerin, birey tarafından nasıl son çare olarak tercih edilmeye zorlandığını Ken Loach imzasıyla izliyoruz. Böylece işsizlik gibi, süreçte kötüye giden iktisadi parametler sadece istatistiki verilere indirgenerek hem yol açtığı diğer toplumsal sorunların göz ardı edilmesine hem de sistemin sorumluluğu, diğerleriyle arasında bir fark yaratamayan bireye nasıl yüklediğine tanık oluyoruz.
Devlete sağlık sorununu yasal yollarla ispat edemediği gibi talep ettiği işsizlik ödeneğini de alamayan Daniel, bir şekilde tepkisini dile getirmek adına neredeyse her gün gidip sonuç alamadığı kurumun duvarına “I Daniel Blake, demand my appeal date before i starve and change the shit music on phones.” yazarak durumunu dile getirir. Fakat bu eylem de duvarın önünde birlikte birkaç fotoğraf çekilerek sosyal medyada paylaşılan kısa süreli bir tepkiden fazlasına neden olmayacak, kamusal alanda gerçekleştirdiği bu yasadışı tepki sonrasında ifadesi alınmak üzere götürüldüğü polis merkezinden çıkıp tek başına eve dönecektir.
Maddi bir getirisi olabilmesi adına son olarak evindeki eşyaları da satıp köşeye çekilen Daniel’ın yardımına ise Katie’nin kızı Daisy yetişir. Daniel, Daisy sayesinde Katie ile yeniden irtibata geçtikten sonra bir avukat aracılığıyla hakkını savunmaya karar verir. Katie ile birlikte gittikleri kurumun tuvaletinde bu strese daha fazla dayanamayan Daniel, geçirdiği kalp krizi sonucu, cebinde avukata okumak üzere hazırladığı bir yazıyla hayata veda edecektir;
“Ben bir müşteri, bir alıcı veya hizmet kullanıcı değilim. Ben bir kaytarıcı, bir beleşçi, bir dilenci ya da hırsız değilim. Ben bir sosyal güvenlik numarası ya da ekranda yanıp sönen bir iz değilim. Faturalarımı ve vergilerimi zamanında ve kuruşu kuruşuna ödedim, bununla da gurur duyuyorum. Kimseye boyun eğmem, ama elimden gelirse komşumun gözünün içine bakar, yardım ederim. Sadaka istemem ve kabul etmiyorum. Benim adım Daniel Blake. Ben bir insanım, bir köpek değilim. Bu sıfatla, haklarımı talep ediyorum. Ben Daniel Blake, bir vatandaşım. Ne bir eksik ne bir fazlası.”
I Daniel Blake
İleri Okuma:
[1] Bir Victor Hugo (1802-1885) sözü. ↗