So-gong-nyeo a.k.a. Microhabitat, yönetmenliğini Go-Woon Jeon‘un yaptığı 2017 yapımı Güney Kore filmi.
London School of Economics hocalarından Lionel Robbins’in paradigma değiştiren iktisat tanımlamasıyla1 birlikte tercihlerin önemi ortaya çıkmıştır. Yeni tanımla birlikte bireysel faydanın ençoklaştırılması ve bireyin hazzını önceleyen yaklaşımı yerleşik bir hale bürünmüştür. Çünkü artık bireysel faydanın ençoklaştırılması toplumsal faydayı ençoklaştırmayacaktır. Değişen paradigma ile bu yazının analiz aracı, tercihler paradigmasının iktisadına dönmüştür.
Minimal Başkaldırı: So-gong-nyeo
Güney Kore yapımı So-gong-nyeo (Microhabitat) isimli film, bu paradigma değişimini cisimleştiren efsanevi bir öyküyü, bizlere çok sevimli bir oyuncuyla ve ondan da sevimli bir filmle anlatmıştır. Miso2 adlı minimal kahramanımız, bir bodrum katında eşyası ve ısıtması- faturaları ödeyemediği için- olmayan bir evde tek başına yaşamaktadır. Sessiz, sakin ve cool bir kadındır. 20’li yaşlarının sonundadır. Hayatını temizlikçilik yaparak kazanmaktadır. Zorunlu bir şekilde minimal bir hayat yaşamaktadır; ancak bu hayat ona yetmektedir. Çünkü zorunlu ihtiyaçlarını giderdikten sonra hayattan zevk aldığı üç şey vardır; sigara, viski ve sevgilisi.
Miso, 2014’e geçişte her şeye zam yapıldığını üzüntüyle farketmiştir. Artık Esse marka sigarasını alamayacaktır. Kirasına aynı şekilde zam yapılmıştır; ancak viskinin fiyatı hala aynıdır. Miso, değişen iktisat paradigmasına göre yapılması gerekeni yapıp, evinden çıkmıştır; çünkü sigaranın kendisine sağladığı faydayı evi sağlamayacaktır. Ancak barınma bir zorunlu ihtiyaçtır ve bunu da bir şekilde sağlaması gerekir. Miso, para problemi yüzünden terk etmek zorunda kaldığı üniversite hayatından eski tanıdıklarında kalarak bu problemi geçici olarak çözeceğini düşünür ve o sırada kendisine kalacak bir yer bulacağına inandığı planını devreye sokar. Zamsız son kirasını, mevcut ev sahibine öder ve eşyalarını sırtlanarak arkadaşlarının evine tek tek gitmeye başlar.
Sırtında yastığı-yorganı, kolunda çantası, bavulunu peşinde sürükleyerek yürür. Sigarasından içer, saçındaki bir tutam beyazı yana atar ve gülümser; içi rahattır, huzur doludur, çünkü işleri yoluna koyacağına dair içinde güzel bir his vardır. Kira derdinden şimdilik kurtulmuştur; sigara, viski ve saçındaki beyaz artmasın diye ilaca artık para verecek ve yeni evi için para biriktirecektir.
Arkadaşları eski müzik grubu The Cruise’un üyeleridir, hepsi hayatlarını kurmuş ve kariyerlerinde ve özel hayatlarında ilerlemek için uğraşırlar. İlk gittiği arkadaşı özel bir şirkette önemli bir pozisyondadır, gruptayken bass çalmış, daha çok çalışıp daha iyi pozisyonlara çıkacağını söyler, iyi para kazanmaktadır. Miso kendisine sigara ve kira fiyatının yükseldiğini, yapacak bir şey olmadığı için de evden çıktığını, kendisini bir süre misafir edip edemeyeceğini sorar. O da olmaz, der çünkü evinde kendisinden başka kimseyi görmek istemediğini söyler. Miso bunu anlayışla karşılar, gülümser, ondan müsaade ister, arkadaşı her ne kadar mutlu görünsede aradığında açması gereken telefonlar, verilen emirleri yerine getirmek zorundadır, oysa Miso işini bildiği gibi yapar ve başka da bir şeyle uğraşmaz, böylece kendisine olan saygısını da muhafaza eder. İkinci arkadaşına gider.
Bu kendisine çok yakın olan bir arkadaşıdır; evlenmiştir ve ev kadınıdır, klavyeyi zamanında çok iyi çalan ve belki de başka bir şeyi doğru düzgün yapamayan bu arkadaşına Miso teyze diye seslenir, anaç tavrı bunda etkilidir; ancak yaşından da büyük gösterir. Kocasının anne-babası, kocası ve kendisi aynı evde yaşamaktadırlar, geleneksel bir ailedirler. Her işi bu kadın yapmaktadır; ancak düzgün yapamamaktadır. Yaptığı yemek çok tuzludur, ancak kimse de ne bunu ona söyler ne de yardım eder; yapabilmesini beklerler, bunu ona Miso söyler. O gece Miso onda kalır ve geçmişten konuşurlar, bazen güler, bazen hüzünlenirler. Sabah olunca Miso uyanır, duş alır, ev boşalmıştır. Ortalığı toparlar, güzel yemekler yapar, kendisinde bulunan arkadaşının fotoğrafının arkasına “Senin için bir şeyler pişirdim, kendin için de pişir, ağzın açık uyuma, dün gece mutluydum, dostum” yazar, fotoğrafı masaya bırakır ve geceyi geçirmek için üçüncü grup üyesine gider.
Bu The Cruise’un davulcusudur. Eleman asıl kalması gereken yatak odasında kalmaz, orayı Miso’ya verir; Miso reddetsede o, o odaya girmek istemez, huzursuz bir tarafı vardır; Miso ile konuşmak istemez, ev dağınık ve çöp doludur, evde depresyon havası vardır. Eşi, yeni evlenmelerine rağmen davulcuyu terketmiştir. Miso’nun orda kalması mümkün görünüyordu; arkadaşı depresyondaydı, kendine bakamıyordu, dolayısıyla evle de ilgilenemiyordu. Miso evle ilgilenip, ona yoldaş olacaktı, böylece hem Miso kalacak yer sıkıntısını bir süreliğine çözecek hemde arkadaşı toparlayacaktı kendini. Ancak Miso’nun sevgilisi bu durumu hoş göremedi ve ondan ordan çıkmasını istedi, bir alternatifte sunmuyordu; çünkü zaten kendisi de öğrenci yurdunda kalıyordu; ama Miso’nun orda kalmasını istemiyordu, böylece Miso oradan da çıkmak durumunda kaldı.
Sonraki arkadaşı gruptayken vokalde olandı, bu ziyareti en ilginç olanıydı galiba. Ailesiyle kalan elemanın annesi-babası Miso’yu kapıda karşıladı ve kendisine mükellef bir sofra hazırladılar. Kendisiyle çok ilgilendiler, adeta onu evlerinden biri olarak görmek istiyorlardı. Her zaman evin içinde görmek istiyorlardı onu, sigara için çıkmasına bile izin vermemişlerdi, evin içinde içmişti. Yattıkları vakit, Miso yer yatağında arkadaşının odasında yatmıştı. Orada arkadaşı ona evlenme teklif etti, erkek arkadaşı olması onun için önemli değildi. Anne babası ölecekti yakında ve tek istekleri bir gelinlerinin olmasıydı. Miso bu iş için yeterliydi. Ancak Miso bütün bu tekliflere ve fırsata rağmen orada duramayacağını söylemiş ve sabah olunca orayı terk etmek istemişti. Kapılar kilitliydi; ancak Miso kapıdan çıkamıyorsa, pencereden çıkacaktı ve çıktı da.
Beşinci ve son grup üyesi arkadaşı gitarda olandı. Zengin bir adamla evlenip, bir çocuk yapmıştı. Arkadaşı Miso’nun burda istediği kadar kalabileceğini söyledi. Böylece Miso orada kaldı, depozito için para biriktirmeye başladı, “this” marka sigaradan tekrar “esse”ye yükseldi. Sevgilisiyle daha çok vakit geçirmeye başladı. Ancak sevgilisi kendisine bir şey söyleyecekti ve bu onun hiç hoşuna gitmeyecekti. Sevgilisi devlet memuru olarak Suudi Arabistan’da işe başlayacaktı; artık bu serseri hayatı çekemezdi, hayal aleminde yaşıyordu, normal bir yaşam istiyordu. Miso bir kez daha hayal kırıklığına uğradı; ama yapcak bir şey yoktu.
Zengin adam karısını ve Miso’yu yemeğe çıkardı ve laf arasında sohbet ederlerken Miso’ya karısının üniversitede iken, nasıl biri olduğunu sordu. Miso’da onun ateşli bir gitarcı olduğundan bahsetti, adam bunu bilmiyordu; bu durum canını sıktı, ama Miso bunun farkında değildi, sigara içmeye çıkan adama eşlik etti ve gitarcı kadın bu duruma çok sinirlendi. Eve döndüklerinde Miso’nun yaşantısıyla hesaplaşması gerektiğini düşünerek ona bir ders vermek istedi. Sanki onunla sigara içmek zorundaydın değil mi, diye sordu. Hiç utanmıyorsun, bunların başka açıklaması olamaz, paran yetmiyorsa başka evlerde bedavadan kalıp sigara-içki içmeye devam edemezsin, bu kabul edilemez, bunun sadece tek açıklaması var o da utanmamak, diye ekledi ve Miso’ya evini terk etmesini söyledi. Miso hangi yaptığı şeyin yanlış olduğunu kavrayamamıştı; ama sakin tavrıyla arkadaşının sadaka niyetine verdiği çeki de almayarak, kendisine teşekkür edip ordan ayrıldı. Bara gitti, genelde bar sabahlamak için uygun bir yer olurdu, sıcaktı ve sessizdi. Bir viski istedi garsondan, garson kendisine kiralar arttığı için viskinin de zamlandığını söyledi. Miso bir iç çekerek, kendine bir viski ısmarladı.
Arkadaşlarından beklediği iyiliği bulamamıştı. Ancak Miso, kendisinden böyle bir şey istense hiç düşünmeden yerine getirirdi. Sonuçta ev kalınacak bir yerdi, bir hakimiyet alanı, tanrılık iddiası güdülecek bir yer değildi; ama biri hiç o alana onu sokmayarak tanrılığını gösterdi, biri sıcak bir arkadaşlığı özlediği için buyurgan davrandı, biri evde yalnız kalmamak için onu evine kabul etti, biri eşe ihtiyacı olduğu için onu kabul etti, biri de cömert bir tanrı olduğu için evinde kalmasına izin verdi. Ama hepsinin çeşitli sıkıntıları vardı, kusursuz tanrılar olamamışlardı.
Miso, Adam Smith’in iktisadı açıklamaya çalıştığı meşhur kitabında geçen,
Akşam yemeğimizi kasap, biracı veya fırıncının iyilikseverliğine değil, fakat onların şahsi çıkarlarına borçluyuz. Biz onların insani duygularına değil, kendi çıkarımıza bakarız. Ancak onlarla konuşurken, kendi çıkarlarımızdan değil, onların sağlayacağı çıkarlardan ve avantajlardan söz ederiz. Dilencilerden başka hiçbir kimse başkalarının merhamet duygularına daha çok güvenme yolunu seçmez. Hatta dilenciler bile tamamen bu tür bir duyguya sahip değildirler.
Ulusların Zenginliği, Adam Smith
ifadelerine aşina değildi. Zaten bunlara da inanmazdı. Hepsi bir şekilde kendi çıkarlarını tatmin etmek için Miso’ya yardım etmişlerdi, hiçbiri bir yüce gönüllülük göstermemişti.
Bütün bunların yanında hiçbir şeyi olmayan, geçimini yapabileceği en basit şeyle sağlayan ve bununla birlikte günübirlik yaşayan Miso hepsinin üzerinde bir konumdaydı, hiçbirisininki gibi derin üzüntüler yaşamıyordu. Basit bir yaşantısı vardı, sigara, viski ve sevgilisinden oluşan. Şimdi gidecek bir yeri yoktu ve baktığı evlerde ahır gibi olmalarına rağmen Miso’nun bütçesini aşıyordu. Sigara zamlanmıştı, viski zamlanmıştı ve sevgilisi de gitmişti. Miso’nun rasyonalite gereği, bu durumda yapması gereken viski ve sigarayı bırakıp bir eve taşınması ve yaşantısını devam ettirmesiydi; ancak bu yaşantı Miso için kabul edilebilir bir yaşantı mıydı?
Bir süre sonra The Cruise’un ortak bir arkadaşları vefat edince, cenazede grup üyeleri bir araya geldiler ve Miso’yu birbirlerine sordular, istisnasız hepsi hasetle ondan bahsettiler, haklarında sadece iyilik düşünen ya da hiçbir şey düşünmeyen biri için nefret dolulardı. Hiçbiri onun nerde olduğunu bilmiyordu ve merakta etmiyorlardı. Ama akşamları bardan kül rengi saçlarıyla 30’lu yaşlarının başında bir kadın içtiği viskisinin parasını ödeyip, sahilde pembe çadırının içinde sigarasının keyfine varıyordu. Miso yaşadığını hatırlatan sigara ve viskiden vazgeçmemiş ve insan gibi yaşamanın sırrına ermişti. Sevgilisi de gelecekti bir gün.
Miso onurlu bir yaşam sürmektedir ve belki de birçoğumuzun imreneceği bir hayatı tercih etmiştir. Miso kişiliğini öteki grup arkadaşları gibi sarsmamıştır. Bir karaktere sahiptir. Birinin karısı olarak kimliğini sürdürmemiş ya da bir şirkette önemli bir pozisyona gelmemiş ya da statü elde etmek için çeşitli işlerde bulunmamıştır. Güzel yemekler yapan, güzel temizlik yapan, aradığı sevgiliyi bulan, zevk aldığı şeyleri bilen, huzurlu bir kadındır. Miso belki de çoğu kişinin olmak istediği, özlem duyduğu kişidir.
İleri Okuma: